Header Ads

THE DİVERGENT SERİES: ALLEGİANT FİLM İNCELEMELERİ



THE DİVERGENT SERİES: ALLEGİANT - FİLM ELEŞTİRİSİ




Veronica Roth’un popüler gençlik bilim-kurgusu romanından uyarlanan Divergent serisi, Insurgent’i de yöneten Robert Schwentke yönetiminde Allegiant ile üçüncü filmine kavuştu. Başından beri hep The Hunger Games ile kıyaslanan serinin bilgeler, dostlar, dürüstler, fedakarlar ve cesurlar diye adlandırılan topluluklara ayrılan kendine has bir artistik evreni olduğu aşikar. Divergent ve Insurgent ile toplulukların, uyumsuzların ve topluluksuzların birbirleriyle çatışmalarına ya da ittifaklarına tanık olurken Allegiant ile birlikte karakterlerimiz nihayet bölgenin dışına, beklediğimiz dış dünyaya açılıyorlar.


200 yıldır adım atılmayan dış dünyaya karakterlerin girmesiyle birlikte serinin distopik boyutu, görsel efektleri ve çatışması daha da artıyor. Özellikle filmin başlarındaki mahkeme sahnelerinde yaşanan esas çatışma günümüzle en kolay paralellik kurabileceğimiz bölüm fakat bir bakımdan da çok klişe ve formül. Divergent ve Insurgent’te net bir şekilde serinin kötüsü olan Kate Winslet, yerini Insurgent’te devreye giren ve iyiyle kötü arasında seyreden Naomi Watts’a bırakıyor. Topluluklar arası çatışma bölümlerinde Octavio Spencer’in ön plana çıkarılması güzel işliyor.
Bazı karakter tasarımları artık çok formül ve tahmin edilebilir olduğundan dolayı özellikle Miles Teller’ın karakteri artık kabak tadı vermeye başlıyor. Her üç filmde de iyi ve kötü arasında gidip gelen Teller’ın neler yapacağını en başından tahmin etmek ve haklı çıkmak bu konuda gizemi baltalıyor. Tabii ki Teller ve Watts’ın çift taraflı karakterlerinden ziyade serinin Winslet’te olduğu gibi esaslı bir kötü karakter boşluğu ise Jeff Daniels’la dolduruluyor.


Daniels’ın başlarda kendini iyi gibi gösteren ama içinde büyük bir canavar yatan karakteri de bugüne kadar en çok rastladığımız karakter şablonlarından. Bu tarz filmlerde karakterler için başlarda bir şey çok iyi gidiyorsa o şeyin altında mutlaka bir bit yeniği olduğunu anlamak için artık Prof. Dr. olmamıza gerek yok. Çok film izlemek yeterli. Dolayısıyla Daniels sahneye girdiği andan itibaren ilerleyen zamanlarda bir çatışma olacağını hissediyoruz fakat akıllı kızımız Tris nedense pek bir güveniyor Daniels abimizin ikna kabiliyetine.
Daniels aslında kötü adam olarak karizmasıyla ve bugüne kadarki büyük bir kurumun başı tarzındaki rollerinin getirdiği rahatlıkla filmin evrenine yakışıyor. Fakat Tris – Four ikilisine “dünyaya şöyle bir baktık, beğenmedik, geri geldik” özetinde yazılan senaryo yetersizliği Daniels’ı da oldukça tahmin edilir ve tatmin olunmayan bir karakter e dönüştürüyor.


Filmin tüm çatışmaları içerisinde tabii ki Twilight formülü aynı şekilde devreye giriyor ve Tris – Four ikilisi aksiyon ve gerilimin olmadığı, suların kısa bir süreliğine durulduğu her sahnede bol bol öpüşüyorlar. Divergent serisinin Twilight, Hunger Games ya da The 5th Wave’den temel farkı ise ana kadın karakterinin bir aşk ikileminde kalmaması. Başından beri aynı adama aşık olan Tris için artık bıkkınlık veren ikinci bir erkekle çatışma yaratılma formülünün uygulanmaması en azından iyi bir şey.
Allegiant’ta görsel efektlerle ilgili daha doyurucu bir dünya tasviri ortaya çıkıyor. İkinci film Insurgent’te 3 boyutlu olması için yapılan sahnelerden ziyade bu sefer daha farklı bir çalışma var. Kırmızı ve turuncu tonların ağırlıkta olduğu dünya tasviri özellikle kuşbakışı çekimlerde göze sinematografik geliyor. Dünya’daki “Genetik Refah Bürosu” içerisinde geçen teknolojik detayların da bir göz alıcılığı var. Fakat turuncu balonlar içerisinde uçan karakterleri görünce iş zıvanadan çıkmıyor da değil. Tüm bu görsel efektler ve aksiyonlar içerisinde ise Tris’in Insurgent’te simülasyon programında yaşadığı içsel çatışmasına benzer bir duygu durumu görmek ise ne yazık ki mümkün olmuyor.


Serinin son kitabı olmasına rağmen iki bölüme ayrılan Allegiant’ın son halkası Ascendant’ı 9 Haziran 2017’de izleyeceğiz. Bir gençlik ya da ergen fantezi bilim-kurgusu daha son bulacak, yerine başkaları gelecek ama bu furya devam edecek. Ascendant’ı daha önce hiç yüksek bütçeli film yönetmeyen Lee Toland Krieger’ın yönetecek olmasının seriye nasıl bir son vereceğini hep beraber bekleyip göreceğiz.

[review]
  [content title="1FilmDizi.Blogspot.Com.Tr" label="Toplam Puan"] Allegiant ile birlikte serinin distopik boyutu ve görsel efektleri artıyor ama karakterler içsel çatışmalarından arındırılıp daha tek boyut halini alıyorlar. Başından sonuna kadar olacakların hepsini tahmin ettirmesine rağmen yarattığı evrenin çekiciliğinden dolayı kendini ilgiyle izlettirmesinde bir sıkıntısı yok. [/content]
  [item value="8"]Seneryo[/item]
  [item value="8"]Görsel Efektler[/item]
  [item value="8"]Ses[/item]
  [item value="7"]Oyuncu Puanları[/item]
  [item value="8"]Site Puanı[/item]
[/review]


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.